4 Ekim 2019’da vizyona girecek yeni Joker filminin 2. fragmanı da yayınlandı. Film ön gösterimde de büyük bir beğeni topladı ve biz izleyicilerin de beklentileri haliyle arttı. Bugün sadece bir çizgi roman incelemesi yapmak yerine, bu yeni çıkacak film öncesi filmin esinlendiği çizgi romanı konuşmak, finalde de “Bu yeni Joker filminde neler beklemeliyiz, neler beklememeliyiz?” sorusunu cevaplandırmak istiyorum.

Bugün bahsedeceğim çizgi roman Alan Moore’un yazdığı, Brian Bolland’ın çizdiği ve Joker karakterinin Joker’e dönüşmeden önceki geçmişine bir alternatif sunan “Batman: Öldüren Şaka” çizgi romanı. Alternatif diyorum çünkü kesin olarak Joker’in geçmişi budur diye bir şey yok. Bu sadece Alan Moore’un sunduğu, kendi yorumladığı (ama aynı zamanda da en ünlüsü) bir geçmiş ki hikaye içerisinde de Joker zaten sık sık “geçmişini çok net olarak anımsamadığını, eğer bir geçmişi olacaksa bunun çoktan seçmeli olmasını tercih edeceğini” söylüyor. Filmde de bu hikayeden esinleniliyor. Esinlenmek demek bu çizgi romanı aynen alıp bir film yapmak demek değil bu yüzden böyle bir beklentiye girmeyin. Örneğin başarısız bir komedyen olma hikayesini filmde kullanmışlar ama bu veya başka bir çizgi romandan aldıkları başka bir hikaye fikri var mı bunu bilmiyorum.

Alan Moore, çizgi romanlarla az biraz arası olanların bile duyduğu bir isim. Kendisi daha çok Watchmen, V For Vandetta gibi eserleriyle tanınıyor. Kendisi şu an çizgi roman yazarlığını bıraktı ve buna gerekçe olarak da yarın öbür gün okuyucuların “Yaa abi Alan Moore da bozmuş!” demesini istemediğini söyledi. Yani aslında bunu demedi ama bunu demeye getirdi. Neyse…

Alan Moore

Konumuza geri dönelim. 1988 yılında yazılan bu kitap Batman’in Arkham’a gelip Joker’in hücresine girmesiyle başlıyor. Batman, Joker’le kendi sonları hakkında konuşmak istiyor ve bu işin nasıl sona ereceğini düşündüğünden, sonunda ikisinden birinin diğerini öldüreceğinden ve kendisinin bunu istemediğinden bahsediyor. Söylediklerine tepkisiz kalan Joker’in elini tuttuğu anda aslında onun Joker olmadığını anlıyor ve hikaye de burada başlıyor.

“Son zamanlarda biraz düşündüm. Bizim hakkımızda. Sonunda bize ne olacağı hakkında. Birbirimizi öldüreceğiz değil mi? Belki sen beni öldürürsün. Belki ben seni öldürürüm. Belki yakında. Belki çok sonra. Durumu tartışıp bu sonuca varılmasını önlemek için samimi bir gayret içinde olduğumu bilmeni isterim.”

Hikaye temel olarak aslında Joker’in bir teorisini ve bu teoriyi kanıtlamaya çalışmasını konu ediniyor. Bunun yanında flashbacklerle Joker’in geçmişini de görüyoruz. Teori şu: Yaşanan tek bir kötü gün insanı delirtebilir. Ki Joker’i Joker yapan da yaşadığı kötü bir gün…

Vakt-i zamanında başarısız bir komedyen olan adamımıza (hikayede adı geçmiyor ve daha Joker’e de dönüşmediği için ne diyeceğimi bilemedim.) bir teklif geliyor. Teklif basit, eski çalıştığı fabrikaya aynı zamanda ona teklifi yapan bu iki adamı sokmak. Zaten giriş çıkışı bildiği için çok sorun yaşamayacağını düşünen adamımız hamile eşini ve bulunduğu zor durumu düşünerek teklifi kabul ediyor. Tam görevin yapılacağı gün eşini kaybettiğini öğrenen adamımız işi geri çevirmek istiyor ama artık geri dönüş yok tabii. Kimliğini gizlemek için kafasına Red Hood kaskını takıyor ve fabrikaya gidiyorlar. Batman onları suç üstünde yakalıyor ve kahramanımız o arbedede kimyasal sıvı yüklü bir tankın içine düşüyor. Çıktığındaysa delirmiş bir vaziyette etrafa kahkahalar atıyor, Joker’e dönüşüyor.

Joker’in delirdiği sahne

Joker işte kendisi gibi kötü bir gün geçiren herkesin delireceği tezini kanıtlamak için Gotham’ın belki de en mantıklı ve aklı başında insanı Komiser Gordon’ı seçiyor. Evlerine gidip önce kızı Barbara’yı vuruyor ve omuriliğinden yaralıyor. Sonra Gordon’ı bayıltıp Arkham’dan çıkınca satın aldığı korkunç lunaparka götürüyor. Orada birbirinden korkunç aletlere binen Gordon’a korku tünelinde kızı Barbara’nın çıplak fotoğraflarını gösteren Joker tüm bu yaptıklarına rağmen amacına ulaşamıyor, Gordon aklı başında bir şekilde Joker’in “kitabına göre” cezalandırılmasını istiyor.

Amacına ulaşamıyor belki ama bu hikayede yaptıklarıyla önemli bir şeyi görmemize vesile oluyor. Nedir o? Batman ve Joker’in aslında benzer şeyler yaşayıp yaşadıklarının sonucunda tepki olarak birbirinden farklı iki uç noktaya ulaşmaları. Daha açıklayıcı anlatayım: Batman daha küçük bir çocukken gözünün önünde annesi ve babası bir hırsız tarafından vurularak öldürülür. Yaşadığı bu kötü günün ardından belki o da delirerek suçla savaşmaya karar verir ve Batman’e dönüşür. Joker de yaşadığı kötü bir günün ardından delirerek tüm bu başına gelenlerden suçlu tuttuğu Gotham’dan intikam almaya karar verir ve Joker’e dönüşür.

Hikaye aslında Batman ve Joker ilişkisinin gerçekten duygusal ve sıcak bir boyutta işlendiği bir hikaye. İlk sayfada Arkham’a gelip Joker’le konuşmak isteyen Batman son sayfalarda onu yakaladıktan sonra pataklayıp polise vermek yerine tekrar onunla konuşmaya çalışıyor. Joker de belki de şu ana kadarki tüm çizgi romanlarında ilk kez aklı başında bir insan gibi susup onu dinliyor.

Batman: …Böyle bitmek zorunda değil. Hayatını raydan çıkaran şeyin ne olduğunu bilmiyorum ama kim bilir? Belki ben de o yollardan geçmişimdir. Belki sana yardımım dokunabilir. Belki birlikte uğraşabiliriz. Belki seni rehabilite edebilirim. Sınırlarda yaşamak zorunda kalmazsın. Yalnız olmazsın. Birbirimizi öldürmek zorunda kalmayız. Ne diyorsun?
Joker: Hayır. Üzgünüm ama hayır. Bunun için artık çok geç. Hem de çok geç…

Hikaye’de yazar Alan Moore kadar, çizer Biran Bolland’ın da çok iyi bir iş çıkardığını söylemeliyim. Özellikle Gordon’ın lunaparktaki sahnelerinde çizimler o korkunçluğu gerçekten size hissettiriyor. Öldüren Şaka’nın bu kadar önemli olmasında çizimlerinin de büyük bir payı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca benim okuduğum kitap 2007’de renklendirmesini de Brian Bolland’ın yaptığı özel edisyon. Aşağıya yukarıda özel edisyonundaki versiyonuna yer verdiğim Joker’in delirme sahnesinin, renklendirmesini John Higgins’in yaptığı orjinal Öldüren Şaka’daki versiyonunu koyacağım. Oldukça farklı olmakla beraber orjinali daha renkli, daha retro bir havadayken bu yeni düzenlenmiş özel edisyonuysa daha karanlık bi havada geçiyor.

Öldüren Şaka’nın orjinal versiyonunda Joker’im delirdiği sahne. Bana özel edisyondaki daha karanlık havada geçen Öldüren Şaka daha iyi gibi geldi.

Hikayede okurlar tarafından çok tartışılan bir sahne var. Hikayenin sonunda Batman’in rehabilite etme isteğini geri çevirip artık bunun için çok geç olduğunu söyleyen Joker, aklına gelen bir fıkrayı Batman’e anlatıyor. Fıkra bittikten sonra ikisi beraber gülmeye başlıyor ki Batman’in güldüğünü görmemiz de bu hikayeyi çok özel kılıyor bence. Çünkü Batman sürekli ciddi ve sert profilde bir karakter. Espri sevmez, konuşmayı sevmez, vs… Bu hikayede Joker’e gerçekten çok samimi yaklaşıp, her şeyi bir anlığına boşverip onu gerçekten kurtarmak istemesi sonucu Batman profilinden çıkıyor ve bu kahkahaları atıyor.

Tartışılan sahneyse şu. Fıkraya iki karakter de gülerken polis araçlarının ışıkları yanıyor, Batman’in eli Joker’e uzanıyor vee sonra yağmurun oluşturduğu gölü görüyoruz. Orada ne olduğu yayımlandığı tarihten bu yana büyük bir soru işareti oluşturmuş olacak ki çizer Brian Bolland yazdığı son sözde buna değiniyor ama tam ne olduğunu açıklayacakken 800 kelime hakkını dolduruyor(!) Hikayenin adı da Öldüren Şaka olunca, Batman’in elinin uzandığı esnada Joker’in şaka yaptığını da göz önünde bulundurunca acaba Batman orada Joker’e ne yapıyor diye düşünmemek elde değil. Ama bence Batman orda gülerken sadece elini Joker’in omzuna koyuyor. Brian Bolland da bununla çok eğlenmiş olacak ki son sözünde ”kelime hakkı dolduğu için sahneyi açıklayamayarak” bizimle dalga geçmiş.

Sonuç olarak Batman ve Joker ikilisinin en özel hikayelerinden olan Öldüren Şaka’yı okumanızı tavsiye ediyorum. Çok başarılı bir eser. Özellikle de bu yeni Joker filminin bu hikayeden esinlendiği göz önüne alınırsa filme gitmeden önce okumalık bir eser.

Peki filmde neler beklemeliyiz, neler beklememeliyiz?

Film’in 80’lerde geçmesi bekleniyor. Şu anda çekilmiş olan diğer Dc Sinematik Evreni’ndeki filmlerle de bir alakası olmayacak. Filmde Batman de yer almayacak ama Batman’in babası Thomas Wayne’i Gotham Belediye Başkan Adayı olarak görüyoruz. Son zamanlardaki diğer çizgi roman filmlerinin aksine yüksek bütçeli bir film değil, orta bütçeli bir film. Yani kavgalı, dövüşlü, bol efektli bir aksiyon filmi değil; daha çok karakter odaklı, bir hikaye anlatan, gerçek mekanlarda çekilmiş bir dram filmi bizleri bekliyor.

Ön gösterimde çok büyük bir beğeni toplayan film beklentileri de yükseltti. Nolan’ın Kara Şövalye’sindeki Joker performansıyla çıtayı arşa çıkaran Heath Ledger’dan sonra daha iyi bir Joker performansının gelmesinin mümkün olmadığını düşünen bir kitle vardı. Her ne kadar Ledger gerçekten de çok iyi bir performans ortaya koymuş olsa da böyle düşünmemeliyiz. Joaquin Phoneix’in de çok iyi bir performans ortaya koyduğu, Oscar’ın en büyük adayı olduğu söyleniyor. Ön yargısız bir şekilde seyrederek filmden çok büyük bir keyif alacağımızı düşünüyorum.

Joaquin Phoenix