Başlıktaki # kullanımı çizgi romanın sayısını değil, cildini ifade ediyor. Daredevil’ın on ciltlik serisini ele aldığımız bu inceleme çizgi romanın toplamda elli beş sayısını kapsıyor.

Brian Michael Bendis’in yazdığı, Alex Maleev’in çizdiği Daredevil vol.2 #26-81 sayıları bugün Arkabahçe tarafından Türkçe’ye çevrilip on ciltlik bir seri haline getirilmiş durumda. Bugün de bu toplamda elli beş sayı on ciltten oluşan büyük hikayeyi konuşacağız.

Serinin ilk cildi: İkinci Adam

Daredevil vol.2’nin ilk 25 sayısı da yine Arkabahçe tarafından vakti zamanında Türkçe olarak dört ciltte toplanarak yayımlanmış ama devamı gelmemiş. Sonrasında Netflix’in Daredevil dizisinin etkisiyle 26. sayıdan itibaren yeni bir seri olarak tekrar basılmaya başlanmış. Hikaye devamlılığı açısından ilk yirmi beş sayıyı okumak istiyorsanız aslında gerek yok. Güncel olan serinin ilk kitabından başlarsanız da bir şey kaybetmezsiniz ki zaten böyle olmasaydı yayınevi de önceki dört kitabını tekrar yayımlayıp, oradan devam ederek seriyi basardı diye düşünüyorum. Ama illa okumak istiyorsanız da internetten biraz araştırdım, ikinci el kitap satan sitelerde ve sahaflarda bu dört kitabı bulabilirsiniz.

Daredevil karakteri benim sevdiğim, beğendiğim karakterlerden birisidir. Sevip ilgi duymama vesile olan da bu seridir aslında. Ben Daredevil serisine, sitedeki ilk yazımda değindiğim o uzun okuyamama döneminden önce başlamıştım. Başladığım zaman Daredevil hakkında temel bilgiler dışında da bir bilgim yoktu açıkçası. Dizisine başlamadan çizgi romanını okuyayım demiştim. Dizisi demişken; günümüzde dizi ve filmlerin, süper kahraman fanı olunmasında çok büyük bir etkisi var. Bu etki hem iyi hem de kötü aslında. Çünkü bir şeyin popülerleşmesi her zaman iyi bir durum olmuyor maalesef. Dizi ve filmlerde anlatılan hikayeler, çizgi romanlardaki orijinal hikayelerden oldukça farklı oluyor. Dizi ve filmlerin kazandırdığı bu hayran kitlesi de aslında çizgi romanların değil, o dizi ve filmlerin hayranı oluyor. Ama her ne kadar bu iki durum birbirinden farklı olsa da bu fark çoğu zaman göz ardı ediliyor ve dizi/film fanlarıyla çizgi roman fanları bir tutuluyor. Ben diziye başlamak niyetindeydim fakat başlamaya niyetlendiğim her dizide olduğu gibi bunda da yarısında bıraktım. Kötü olduğundan değil, benim dizi izleyememe sorunum var. Kolay kolay bir diziye başlayıp devamını getiremiyorum. Dolayısıyla Daredevil’ı, şu anki fan kitlesinin çoğunluğunun aksine dizisinden değil gerçekten çizgi romanlardan tanımış birisiyim.

Netflix’in Daredevil dizisi, izleyen arkadaşlarımdan duyduğum ve sosyal medyada gördüğüm kadarıyla başarılı bir proje.

Çizgi romanlardan tanımış, tanımaya da bu seriyle başlamış birisi olarak söylemeliyim ki; eğer Daredevil okumaya bu seriyle başlamayı düşünüyorsanız, bence yapmayın. Çünkü bu seride Daredevil’ı ve yan karakterlerin kim olduğunu, ne yaptığını anlamanız, onları tanımanız amaçlanmıyor. Dolayısıyla Kingpin’i, Karen Page’i, Bullseye’ı bilmiyorsanız hikayeden bu zevki alamayabilirsiniz. Kingpin’i hikayenin en başında kör, ihtiyarlamış bir adam olarak görüyoruz ve tahtının yıkılışına şahit oluyoruz. Kingpin’in aslında kim olduğunu, ne kadar tehlikeli ve önemli bir kötü adam figürü olduğunu bilmeyenler için Kingpin’in yıkılışı çok bir şey ifade etmeyebilir. Ama aslında bu hem Hell’s Kitchen’da yaşanacak kaosun başlangıcı olmasından hem de Kingpin gibi bir karakterin yıkılışı olmasından çok önemli bir olay. Bu tarz detayların tadına daha çok varmak için tavsiyeme uymanız daha doğru olabilir.

Eğer Daredevil’ı hiç okumadıysanız ve başlamak istiyorsanız; Frank Miller’ın yazdığı, John Romita Jr.’ın çizdiği “Daredevil: Korkusuz” çizgi romanı karakterin orijinini anlatıyor. İsterseniz o kitapla başlayabilirsiniz. Belki ilerleyen günlerde onun da bir incelemesini yaparım.

Serinin incelemesine geçecek olursak; öncelikle gerçekten çok başarılı. Brian Michael Bendis aksiyonu bol, heyecanı yüksek bir hikaye yazmış. Tempo bir an bile düşmüyor. Yalnızca serinin David Mack’in yazıp, çizdiği 5. cildinde Daredevil’ın eski sevgilisi, aynı zamanda Kingpin’in de eski suikastçilerinden olan Echo karakterini tanımak için Hell’s Kitchen’daki koşuşturmaya bir ara veriyoruz. Echo karakteri seriye dahil olacağı için onu tanımamız önemli elbette ama onu anlatan kitap görsel anlamda biraz karışık ve okuması zor geldi bana. Bildiğimiz çizgi roman sayfaları gibi panellerden oluşmayan farklı bir kitap bu. Yazıların nerede yazdığı çok belli olmuyor.

Bendis’in yanında Maleev’in de başarısına değinmek zorundayım. Çizimleri genel olarak benim rastladığım diğer çizimlerden biraz daha farklı, biraz daha karalama tarzında geliyor aslında. Ama bu çizimler ve yarattığı karanlık atmosfer karaktere, karakterle birlikte seriye cuk diye oturmuş. Yazar-çizer ikilisinin de birlikte bu kadar başarılı olması, bu seriyi çok ileriye taşımış.

Seride sık sık Matt Murdock’ın psikolojisinin derinine iniliyor. Geçmişte yaşadığı onca sıkıntıyı da tam olarak üzerinden atamamış olan Murdock’ın bu sorunları üzerine ifşa olmak, Hell’s Kitchen’ı Kingpin’den sonra kontrol altına almak isteyenlerle mücadele etmek, sonrasında iki kez geri dönen Kingpin’le mücadele etmek, Hell’s Kitchen’ın kontrolünü ele almak, karısı Milla ile ilişkilerinin kötü gitmesi gibi gibi sorunlar da eklenince çok sağlıklı düşünüp, sağlıklı kararlar alamamaya başlıyor.

Matt Murdock ve eşi Milla Donovan

Matt Murdock’ın bu sorunlarıyla mücadelesi ve beraberinde Daredevil’ın karakter gelişimi çok güzel işlenmiş. Daredevil’ın karakter gelişimi derken sanki Matt Murdock’la Daredevil farklı kişilermiş gibi konuştum, bilinçli yaptım. Çünkü aslında Murdock’ın çizdiği profilde çok bir değişim yok. Evet, Daredevil olduğu iddiaları onu biraz yıpratıyor ama bu iddialardan önce nasılsa sonrasında da az çok aynı adam. Daredevil ise öyle değil. Peşi sıra gelen bunca birbirinden beter olaydan sonra daha karanlık, daha sert bir Daredevil görüyoruz. Hell’s Kitchen’ın kontrolünü kesin olarak eline almak isteyen ve kendisini yeni Kingpin ilan eden bir Daredevil…

Bu sorunlarla boğuşan tek kişi Matt Murdock değil. Onun gibi hayatı zorlaşan başka bir isim de en yakın arkadaşı ve ortağı Foggy Nelson. Foggy seri boyunca Matt’in yaptığı hataların cezasını çekiyor. Çoğunlukla Matt ona bir şey demeden hareket ediyor ama bu durumlarda da durumu biraz olsun toparlamayı başarıyor. Foggy’nin Daredevil çizgi romanları için çok önemli bir figür olduğunu düşünüyorum. Murdock’ın hapse girmesinden sonra onun hayatı ne yönde ilerleyecek, bu da benim cevabını çok merak ettiğim bir soru.

Seride Daredevil’ın yanında pek çok başka Marvel kahramanını da görüyoruz. Steve Rogers, Reed Richards, Peter Parker, Luke Cage, Dr. Strange, Black Widow seride yer alan kahramanlardan bazıları. Bendis zaten çok karakter barındıran hikayeleri iyi yazan bir isim. Yani karakter çokluğu yüzünden okuyucuyu boğmuyor. Burada da kalite düşmüyor. Gelen karakterler Daredevil’ın önüne geçmiyor, insanı baymıyor. Bu önemli bir nokta bana kalırsa, çünkü bazı yazarlar çok fazla karakterlerin olduğu hikayeler yazarken saçmalayabiliyor.

Arkadaşları Matt’i aldığı kararlar hakkında uyarırken

Yalnızca iyi karakterlerden bahsetmiyorum. Daredevil’ın mücadele ettiği pek çok kötü karakter de bu seride yer alıyor. Mevcut düşmanlarının yanına yenileri ekleniyor, intikam almak isteyen eski düşmanlar geri dönüyor. Bu da devamlı bir mücadele, sürekli bir aksiyonu doğuruyor ki böylelikle elli beş sayı on ciltlik bir maceranın her sayfasında “Acaba şimdi ne olacak?” diyoruz.

Kötü karakterler arasından ayrı bir parantez açmamız gereken kişi de kuşkusuz Wilson Fisk yani Kingpin. Bu seride Daredevil kadar Kingpin de çokça kez felaketin eşiğinden dönüyor, çok yıpranıyor. Seride bana kalırsa aynı zamanda şunu da görüyoruz ki; Hell’s Kitchen’ın suç dünyasının tek bir lideri var: o da Kingpin… Kingpin’in iki kez düştüğünü görüyoruz ve bu iki seferde de o yokken etrafa kaos çöküyor. Yerine gelen isimlerden hiç birisi düzeni sağlayamıyor ve işleri eline yüzüne bulaştırıyor. Burada Kingpin’in var olmasının iyi bir şey olduğunu söylemiyorum. ”Kingpin aslında iyi biri, Hell’s Kitchen’da düzeni sağlıyor.” diye bir şey demiyorum. Şu an suç dünyasının perspektifinden bakarak konuşuyorum ve gördüğüm şey Hell’s Kitchen’ın suç dünyasının tahtına Kingpin’den başkasının layık olmadığı. Bunu da seride bize net bir şekilde gösteriyorlar.

Kingpin’e düzenlenen suikast

Serinin finalinde FBI’ın; Kingpin’i, Kingpin yokken Hell’s Kitchen’ı kontrol altına almaya çalışan Owl’u ve Daredevil’ı aynı hapishanede beraber tutacağını öğreniyoruz. Daredevil’ın ifşa olmasıyla başlayan sorunlar silsilesi hapse girmesiyle sonlanıyor.

Owl’dan ziyade Daredevil ve Kingpin’in bu yaşananlardan sonra aynı hapishanede olacak olması heyecan verici. Owl da seride önemli bir role sahip tamam ama bu iki ismin yanında biraz fındık fıstık kalıyor gibi.

Daredevil vol.2’nin 81. Sayısından itibaren seriyi Ed Brubaker ve Michael Lark devralıyor. Brubaker’ı severim. Captain America ve Batman’den biliyor olabilirsiniz siz de. Brubaker & Lark ikilisinin serisi, bu seriden ayrı tutularak, Arkabahçe tarafından yayımlanmaya başlamış. Henüz o seriye başlamadım, Daredevil okumaya biraz ara vermek istedim. Son zamanlarda artık biraz daha çeşitli okumalar yapmaya özen göstermeye çalışıyorum. DC boşluğunu kapatmak için DC Comics ya da Marvel ve DC’den bağımsız eserler okumak istiyorum. Ama bu serinin nefes kesici finalinden sonra neler yaşandığını da merak ettiğimden çok geçmeden bu ikilinin Daredevil’ını da okumaya başlarım diye düşünüyorum.