Çizgi romanlar yapıları gereği çok derin eserler değillerdir. Çizgi romanların temel amacı insanları okudukları süre boyunca eğlendirmek, keyifli vakit geçirmelerini sağlamaktır. Süper kahraman çizgi romanları da bu amacı iyi ve kötü karakterlerin savaşı teması altında çeşitli hikayelerle yerine getirir. Dolayısıyla bir süper kahraman çizgi romanı okuru okuyacağı eserde edebi bir derinlikten ziyade; bol aksiyonlu, heyecanlı bir macera bulmayı bekler. Vision serisi süper kahraman çizgi romanlarında bu konudaki istisna eserlerden birisi.

Tom King’in yazıp büyük çoğunluğunu Gabriel Hernandez Walta’nın çizdiği (yalnızca 7. sayıyı Michael Walsh çizmiş), 2015 yılında aylık olarak çıkmaya başlayan 12 sayıdan oluşan bu seri Marmara Çizgi tarafından Türkçe’ye kazandırılmış ve tek bir cilt haline getirilmiş. Vision ve ailesinin insan olma çabasını, insanların hayatına ve dünyasına uyum sağlama mücadelesini konu alıyor. Hikaye bir one-shot yani öncesinde veya sonrasında bir yere bağlanmıyor, anlamanız için okumanız gereken başka hikaye/hikayeler yok. Yalnızca hikayenin geçtiği dönemde Steve Rogers’ın Captain America unvanını Falcon a.k.a Sam Wilson’a devrettiği, Thor’un artık Mjolnir’e ve güçlerine layık olmadığını ve çekici, çekiçle beraber Thor unvanını da Jane Foster’ın aldığını ve Vision’ın geçmişte Scarlett Witch’le ilişki yaşadığı gibi küçük bilgileri bilmenizde fayda var. Bunlar da hikayeyi çok etkileyen bilgiler değil sadece siyahi bir Captain America veya kadın Thor gördüğünüzde afallamamanız için bilseniz iyi olur.

Yer yer spoiler içeren bu yazıda hikayenin özeti yer almıyor. Çünkü ben genel olarak hikaye özeti niteliğindeki paragrafları sevmiyorum. Adı üstünde özet olduğu için kısa kesmem gerekiyor, böyle olunca da bu paragraf “sonra o onu öldürdü, bu bunu dövdü, şu şunu patakladı.” tarzı cümlelerden ibaret oluyor ve bu da beni hem yazarken hem de yazdıktan sonra okurken pek tatmin etmiyor. Ayrıca hikayeyi de basitleştirdiğini düşünüyorum.

Arif v 216 filmini izlediniz mi bilmiyorum. Orada da 216 adlı robot, izlediği eski Türk filmlerinin etkisiyle Gora’dan Dünya’ya insan olmaya gelmişti. Tabi Cem Yılmaz’ın bu konuyu güldürü şeklinde bize sunması farklılığı olsa da benzer bir konu işleniyor bu seride de. Ultron tarafından yaratılan Vision, yaratılış amacına karşı savaşıyor ve Avengers’ı öldürüp insanlığın sonunu getirmek yerine, dünyanın iyiliği için mücadele eden bir kahraman oluyordu. Dünyada yaşayan bir sentetoid olarak insanlara imrenip onlara benzemek, onlardan birisi olmak isteyen Vision; insan olmak için aile kurmak gibi insanlığın en temel ve en doğal ihtiyaçlarından birini yerine getirmeye karar veriyor.

Kısaca Karakterler ve Hikayedeki Rolleri

Evet hikayenin özetini anlatmayacağım fakat karakterlere ve rollere kısaca da olsa değinmem gerektiğini düşünüyorum.

Vision, zaten aşina olduğunuzu düşündüğüm bir karakter. İnsanlar arasında yaşayan bir sentetoid olarak yalnızlık çeken ve bu farklılığından rahatsız olan Vision, bir aile kurarak normal bir insan olmak istiyor. Hikayede bu çabasının yanında getirdiği pek çok sorunla uğraşan ve bir yandan da Avengers’la dünyayı kurtarıp, başkana çalışan Vision, bu yorucu süreçte melankolik bir ruh haline bürünüyor. Önce kızını kaybedip (sonra tekrar diriliyor), sonra oğlunu yitiren, eşinin ondan sakladığı sırları öğrenip hatalarının üstünü kapamaya çalışan ve son olarak kardeşi Victor’ın darbesiyle iyice sarsılan Vision, tüm bunlara rağmen hikayenin son sayfasına kadar “insan olma” amacından sapmıyor.

Vision’ın eşi Virginia, eşinin aksine sıradan bir insan olmalarının mümkün olduğuna pek inanan birisi değil. Fakat kocası için o da bu amaçta çabalıyor. Ailesini korumak için işlediği cinayetler ve bunların üstünü kapamaya çalışması, fakat hepsinin sonunda büyük bir sorunlar silsilesini başlatmış olması Virginia’yı kritik bir noktaya taşıyor.

Ailesini korumak için cinayetten çekinmeyen bir anne, Virginia.

Vision’ın kızı Viv, toplum gözündeki ön yargılar sebebiyle zaten çok sosyal ve girişken bir çocuk değilken, üstüne bir de hoşlandığı çocuğun ölmesiyle daha da içine kapanık bir hale bürünüyor. Onu sürekli hoşlandığı çocukla olan konuşmalarını başa sarıp izlerken görüyoruz. Eh, sonuçta ailecek insan olmayı amaçlıyorlar ve aşk da insan olmanın en doğal duygularından. Hikayenin sonunda, hoşlandığı çocuğu annesinin öldürdüğünü öğrenip, annesini ve ikizini kaybeden Viv, bunları atlatmış gibi görünüyor. Tüm bu yaşadıklarından sonra da sıradan bir insan değil, herkesten farklı bir sentetoid olduğunu kabul edip, bu gerçekle yaşamaya başlıyor.

Viv’in ölüyken Tony Stark ve Vision işbirliğiyle hayata dönmüştü.

Vision’ın oğlu Vin ise kafasını Shakespeare’e takmış birisi. Okulda duyduğu dizelerde kendisini bulan Vin, sürekli Shakespeare ile ilgilenmeye başlıyor. Amcası Victor’ı, Avengers’a bilgi verirken yakaladığında aralarında çıkan bir arbede sonucu ölüyor, ya da sentetoid tabiriyle pili bitiyor diyelim. Fakat serinin sonunda Vision’ı, Vin’i baştan yapmaya başlarken görüyoruz.

“Bir Hristiyan bir Yahudi’ye haksızlık ederse, Hristiyan töresine göre karşılığı ne olmalı? Elbette intikam! Bana öğrettiğiniz kötülüğü, sizlere uygulayacağım.”

Vision ailesinin dışında seride önemli rol oynayan diğer bir isim de Vision’ın kardeşi Victor. Kendisi de Vision gibi Ultron tarafından yaratılan Victor, geçmişte kötülükler yapmış olsa da sonra Victorious adıyla Avengers’ta da yer almış. Ama bunlara rağmen hala eski hatalarının mahcubiyeti içerisinde olduğunu görüyoruz. Avengers’ın, Vision ve ailesi hakkındaki endişeleri sonucu onu casusluk için yollamasıyla, istemeyerek de olsa yeğeninin ölümüne sebep olan Victor, daha da kötü bir duruma düşüyor.

Vision serisinin diğer süper kahraman hikayeleri arasında bir istisna olduğunu söylemiştim. Bolca aksiyon, büyük dövüş sahneleri, çok yüksek bir tempodan ziyade sıkça aile olmanın, aile arasındaki ilişkilerin vurgulandığı yavaş tempoda geçen duygusal bir hikaye okuyoruz. Fakat bu unsurlar seriyi sıkıcı yapmıyor, aksine sahip olduğu bu farklılık seriyi daha ilginç bir noktaya taşıyor. Sıkça vurgulanan aile temasının yanı sıra bir sentetoid ailesinin insanlar arasında nasıl görüldüğü, toplumun her ne kadar Vision defalarca kez dünyayı kurtarmış olsa da ona ve ailesine karşı ne derece ön yargılar beslediği de bu hikayede bize başarıyla anlatılıyor. Aile arasında yaşadıkları sıkıntılarda ve insanların onlara karşı besledikleri ön yargılar beraberinde toplumdan dışlanmalarında da okuyucunun bu karakterlerin yerine geçmesi, onlar gibi hissetmesinin amaçlandığını düşünüyorum ki bunu da başarmışlar zaten. İnsan olmaya çalışan sentetoidlerin hikayesini okurken, biz stendoidler gibi oluyoruz aslında. Bunu çok önemli buluyorum çünkü aslında bu yolla da modern toplum yapısına bir eleştiri getiriliyor. İnsanları örnek alan sentetoidler, bir bakıma insanların yansımaları gibi oluyor Aile arasında gizli saklı olması, insanların kendilerinden farklı olanlara düşmanlık beslemeleri gibi pek çok noktaya parmak basıp bunların yaratabileceği sıkıntıları da bizlere çok net ve çarpıcı bir şekilde gösteriyor.

Toplum gözündeki ön yargıya bir örnek de okulda Vin’e sorulan “Sen normal misin?” sorusu

Hikayenin sonunda Viv’in, okula gitmek için yola çıkarken ”..sen de normal gözükmek istersin” diyerek hala insanlara benzeme çabası içinde olan babası Vision’a verdiği cevap da serinin finalini oluşturuyor aslında: ”Amcam iki ay önce kardeşimi öldürdü. Buna karşılık annem önce amcamı, sonra kendisini öldürdü. Bense şu an bir Avenger tarafından büyütülen liseli bir sentetoidim. Ben normal değilim baba.” Bu repliğin; Vision’un çabasının boşuna olduğunu anlatmasından ziyade, biraz daha derin düşünecek ve hikayenin aslında bizleri sentetoidlerin yerine koyma çabasını göz önüne alacak olursak, okuyuculara da bir mesaj taşıdığını görebiliriz. Farklılıklarımızla kendimizi kabul etmeyi, sırf başkalarından farklı olduğumuz için değişmeye çalışmamamızı bize anlatmak istiyor olabilir. Normalde çizgi romanlarda illa okuyucuya verilen bir mesaj, bir nasihat aramam fakat dediğim gibi Vision istisna bir eser. Bu sebeple bu seriyi okurken kuru kuru okuyup geçmek yerine biraz üzerine düşünmemiz gerektiği kanısındayım.

Yazar Tom King ile yapılan bir röportajda King, Vision hakkında “Vision’un insan olma arzusunu oldukça etkileyici buluyorum. Bu fikir üzerinden ilerlemek istedim hatta bunu sonuna kadar zorladım. Vision belki de sıradan olmak istiyor, insan olmak istiyor ve bir insan için aileden daha doğal ne olabilir? Bunun üzerine Vision bir aile oluşturuyor, onlara bir ev buluyor ve sıradan bir aile hayatı yaşamaya çalışıyor. Fakat bir hayat oluşturmak, onun hayal bile edemeyeceği problemleri de beraberinde getiriyor.” ifadelerini kullanmış. King’in istediği temayı başarıyla oturttuğunu ve amaçladığı şekilde mesajını okuyucuya gayet başarılı şekilde aktardığını söyleyebiliriz. Bunun yanı sıra bir çizgi romanı başarılı olarak değerlendirebilmek için, iyi bir hikayeyi destekleyen güzel çizimlerinin de olması gerekir. Bu noktada da çizer Gabriel Hernandez Walta’nın da gayet düzgün bir iş çıkarttığını söylemek mümkün. Çizimler hikayeyi çok güzel anlatıyor.

Genel olarak hikayeleri başarılı olduğu kadar, serinin her bir cildinin kapağı da bir o kadar başarılı.

Sonuç olarak Vision çizgi romanını gayet başarılı buldum. Süper kahraman çizgi romanlarını seviyor, klasik vurdulu kırdılı aksiyon hikayelerinin yanında farklı temadaki hikayeleri de okumaktan zevk alıyorsanız bence mutlaka okumalısınız.