”Max… Sen özel birisin. Doğuştan yeteneklisin. Muazzam bir gelecek vaat ediyorsun. Fakat dikkatli olman gerek… Çıkıntı yapan çiviye çekiç vururlar.

X-Men: Magneto – Vasiyet; Greg Pak’ın yazdığı, Carmine Di Giandomenico’nun çizdiği toplamda 5 sayıdan oluşan ve Magneto’nun orijinini anlatan bir eser. Çizgi Düşler bu 5 sayıyla beraber hikayeyi daha rahat anlayabilmemiz için bize yardımcı olacak bir takım notlar ve ekstraları da toplayıp tek bir ciltte basmış.

Siteyi ilk açtığım zamanlarda ele alabileceğim bir takım konuları kenara not almıştım ve bu konulardan bir tanesi de ”Magneto gerçekten de kötü mü?” idi. Şimdi bu çizgi roman vasıtasıyla bu konu hakkında da bir şeyler söylemek istiyorum. Magneto, X-Men’in baş düşmanı olan ”kötü” mutant olarak bilinir. Her ne kadar hikayelerde bu profil çizilse ve X-Men’in düşmanı olarak resmedilse de, Magneto‘yu iyi ya da kötü olarak çok net bir şekilde konumlandırabileceğimizi düşünmüyorum. Bence Magneto %100 kötü bir karakter değil. İyiliğe beyaz, kötülüğe siyah dersek Magneto bu renk yelpazesinin gri tonlarında kendine yer bulur gibi geliyor bana.

Günümüzde kötü adamların fanı olmak, onları masum gösterip ”Abi Thanos canlı nüfusunun yarısını öldürdü ama aslında niyeti evrenin geleceği ya!” tarzı savunmalar yapmak çok moda olsa da şu an söylediklerimi bu saçma akıma uyduğum için değil, gerçekten Magneto saf bir kötü adam figürü olmadığı için söylüyorum. Neden mi? Çünkü aslında Magneto’nun kötülük yapmak gibi bir amacı, bir derdi yok. Onun ”kötülük” olarak nitelendirilen davranışları, yaşadıklarına verdiği birer tepkiden başka bir şey değil aslında. Hayatı boyunca dışlanan, ırkçılığa maruz kalıp eziyetler gören, insanlar tarafından nefret edilen bir adam o. Gençliğinde Yahudi olduğu için toplumdan dışlanan, ailesi ve sevdikleriyle toplama kamplarında eziyetler gören Magneto, Nazi Almanyası yıkıldıktan sonra bu kez Yahudi olduğu için değil mutant olduğu için insanların nefretine maruz kalıyor. Kendisi ve ait olduğu ırk karşıtı pek çok eylem düzenleniyor, yasalar çıkıyor. Tüm yaşamı insanlık tarafından nefret görerek geçen bir adamın da bu yaşadıklarına tepki göstermesi çok da anormal olmasa gerek…

Allah var karizmatik de bir adam

Bu sebeple X-Men ile karşı karşıya geldiği hikayelerin çoğunda Magneto’yu, mutantlara ya da doğrudan X-Men takımına karşı bir saldırı, bir kötülük içerisinde görmekten ziyade; insanlardan tüm bu yaşadıklarının intikamını almak isterken, mutantların hakkını ”kendince” korumak için insanlara saldırırken görüyoruz. X-Men de bu hikayelerde insanları korumak için Magneto’nun karşısına çıkıyor ve ona engel olmaya çalışıyor. Kaldı ki Magneto’yu hep kötü adam olarak da görmüyoruz. X-Men ile ittifak olduğu, güçlerini birleştirdiği bazı hikayeler de var.

Magneto’nun X-Men ile birlik olduğu Utopia, Avengers vs. X-Men; güncel olarak da House of X ve Powers of X sonrası X-Men serileri gibi pek çok hikaye bulunuyor.

İşte Magneto böyle bir karakter. Basit bir kötü adam olmanın dışında, çok daha derin bir kişiliğe ve profile sahip, çok önemli ve güçlü bir figür. Ee böyle bir adama da ona yakışır bir orijin yakışırdı ki yaratıcı ekip de bunu gayet başarmış.

Hikaye 1935-1945 yıllarında geçiyor ve ırkçılığın kralının yaşandığı Nazi Almanyası’nda zulüm gören milyonlarca yahudiden birisi olan Max Eisenhardt’ın yaşadıklarını anlatıyor. Max’ın hem kendisinin, hem de ailesinin ve sevdiklerinin yaşadıklarına tanık oluyoruz. Ben çizgi romanlar dışında tarihle de ilgilenen, tarihi kitapları – romanları okumayı seven birisi olarak; çizgi romanı tarihi anlatımı açısından da başarılı buldum. 1935-1945 yıllarını, o dönemin Nazi Almanyası’nı ve Yahudileri de asıl konusundan çıkmadan, konuyu dağıtmadan, iyi bir şekilde bizlere aktarıyor.

Hikayenin başında Max’ın mutlu bir aileye sahip olduğunu görüyoruz. Hikaye ilerledikçe kendisinin ve ailesinin yaşadıklarıyla beraber çizimler de o renkli havadan çıkıp, karanlık atmosfere bürünüyor.

Vasiyet; Magneto’yu değil, Max Eisenhardt’ı merkeze alan bir eser. Ne demek şimdi bu? Yani hikayede metalleri kontrol edebilen, o güçlü Magneto’yu görmeyi beklemeyin çünkü hikayenin çoğunda Max bu güçlerini kullanmıyor. Kurşuna dizilme sahnesi gibi yerlerde bu gücü açığa çıksa da hikayenin çoğunda toplama kampına götürülen, masum ve güçlerinin henüz tam olarak farkında olmayan bir Yahudi gencini görüyoruz.

Nazilerden kaçarken yakalanan Max ve ailesi kurşuna dizilerek idam ediliyor. Mutant güçlerinin yeni yeni ortaya çıktığı Max, hayatta kalan tek isim oluyor.

Magneto’nun gerçek ismi olarak daha önce Erik’i duymuş olabilirsiniz. Cildin sonunda yer alan Son Notlar’da Pak, kitapla alakalı daha pek çok bilgiyle beraber karakterin isim seçimiyle alakalı da bilgi vermiş. Max ismi hem o dönem Alman Yahudileri arasında yaygın bir isim olmasından, hem de sonradan ortaya çıkacak Magnus adına işaret etmesinden dolayı seçilmiş. İleride kendisine Erik lakabını almasına kaynak olması açısından da çok sevdiği amcasının adı Erich olarak belirlenmiş.

Cilde eklenen notları okuduğunuzda yazarıyla, çizeriyle, renklendiricisiyle tüm ekibin bu eseri ne kadar önemsediğini ve güzel bir iş olması için ne kadar çabaladığını anlıyorsunuz. Bunun yanı sıra hikayeyi daha rahat anlamamız için verilmiş bu tarz çokça bilgi aldığınız zevki artırıyor.

Eserin hikayesi gibi çizimlerini de güzel buldum. Renklendirmeleriyle beraber o dönemin atmosferini güzel yansıtmış. Her çizerin kendine göre bir tarzı vardır ve çizgi romanlarda da önemli olan aslında bu tarzın hikayeyle uyuşması, senaryoyu tamamlamasıdır. Di Giandomenico’nun da bu hikayeye uygun çizimleri var ve senaryoyu güzel tamamlıyor. Tek bir eksi olarak da karakterlerin simalarının birbirine çok benzemesini gösterebilirim. Bu bazen küçük kafa karışıklıklarına yol açabilecek olsa da çok büyük bir rahatsızlık vermiyor, göz ardı edilebilir cinsten bir eksi.

Genç Max’ın masum ve çocukça duygularla hoşlandığı Magda. Okuldan tanıdığı Magda ile sonradan toplama kamplarında da rastlaşıyor ve oradaki askerlere rüşvet vererek Magda’nın hayatta kalmasını sağlıyor. Çizimlerde eksi olarak değindiğim sima benzerliğinin en can sıkıcı örneği de Max ile Magda’nın birbirine çok benzemesi :D

Cildin sonunda Vasiyet hakkındaki notların dışında, ”Son İhlal” adında başka bir çizgi roman daha yer alıyor. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Dina Babbitt isimli bir genç ressama ”Ölüm Meleği” lakaplı Josef Mengele tarafından çokça resim çizme emri verilmiş. Babbitt, annesinin hayatta kalması karşılığında insan portrelerinden tutun, sabah vurulan bir adamın ortadan ikiye kesilmiş kalbine kadar pek çok şeyi çizmek durumunda kalmış. Savaş sonrasında Babbitt’in çizdiği portreler Polonya’daki bir müzede sergilenmeye başlamış. Babbitt bu resimlerini geri almak için çok uğraşsa da müze buna direnmiş ve vermemekte ısrarcı olmuş. Babbitt’in bu mücadelesine pek çok karikatürist, çizer, sanatçı destek olurken; bahsettiğimiz Son İhlal çizgi romanı da onun mücadelesine destek olmak için üretilen ve onun hikayesini anlatan projelerden biri.

Bu mini çizgi romanda, Dina Babbitt’in çizdiği resimler renkli bir şekilde yer alırken, geri kalan tüm hikaye siyah beyaz. Resimlere güzel vurgu yapılmış.

Mutant toplumunun en güçlü isimlerinden Magneto’nun geçmişini öğrendiğimiz, okurken yalnızca karakterin kökenini değil; bunun yanında o dönemde yaşanan soykırıma ve getirdiklerine de yine karakterin gözünden baktığımız, sonunda da yine o dönem yaşanmış gerçek bir trajedik hak mücadelesi örneğinin yer aldığı Magneto – Vasiyet çizgi romanını başarılı buldum. X-Men çizgi romanları ve mutantlara ilginiz varsa, bunun yanında tarihi seviyor ve tarihle alaklı eserleri okumaktan keyif alıyorsanız, en önemlisi çizgi roman okumayı seviyor ve Magneto karakterine ilgi duyuyorsanız bu kitabı kaçırmayın derim.