Son yılların en beklenen filmlerinden birisi Denis Villeneuve tarafından yönetilen Dune filmiydi. Frank Herbert’ın yazdığı altı kitaptan oluşan ve topladığı pek çok ödülün yanında bazı otoritelere göre gelmiş geçmiş en iyi bilim kurgu serisi olarak görülen Dune serisinin, ilk kitabının yarısını anlatan film 22 Ekim’de vizyona girdi. Filmi izleyenlerin büyük kısmı beğendi ve ikinci film onayını da aldı.

Altı kitaplık Dune serisini (ve sonradan yazılan Hanedanlık üçlemesini) Türkçe’ye kazandıran İthaki Yayınları, filmin vizyona girmesinden kısa bir süre önce serinin ilk kitabının ilk kısmının uyarlaması olan grafik romanı da Türkçe’ye kazandırmıştı. Frank Herbert’ın romanına sadık kalınarak hazırlanan bu grafik romanın adaptasyonunu Brian Herbert ile J. Anderson, çizimlerini Raul Allen üstlenmiş.

Romana Sadık Bir Uyarlama

Aslında az önce kullandığım “Frank Herbert’ın romanına sadık kalınarak” ifadesi grafik romanın hikayesini büyük ölçüde açıklıyor. Serinin ilk kitabı Dune, üç kısımdan oluşuyordu ve grafik romanda da Dune romanının ilk kısmını takip ediyoruz. Uyarlama bir eser olduğu için elbette roman ile arasında belli başlı farklılıklar mevcut fakat bu farklılıklar, hikayenin farklı bir sanat alanında anlatılıyor olmasından kaynaklanan teknik farklılıklardan ibaret. Bunlar dışında hikayede oynama, ekleme veya çıkarma söz konusu değil.

Bunun da doğru bir hareket olduğunu düşünüyorum. Dune gibi kültleşmiş ve yeni çıkan filmleriyle bir franchise olma yolunda ilerleyen bir bilim kurgu serisinin, grafik romana uyarlanması durumunda eski hikayeye çeşitli eklemeler, değişiklikler yapılması söz konusu olabilirdi. Bunun en net örneğini Star Wars’ta görmek mümkün. Başlangıçta bir film serisi olup sonrasında kitap, çizgi roman, dizi, oyun, vb. pek çok alana yayılıp bir franchise’a dönüşen Star Wars’ta, filmlere veya o zamana kadar anlatılan hikayelere göre gerçekleşmesi mümkün olmayan bazı olayların sonradan çıkan hikayelerde bizlere anlatıldığını çokça görüyoruz. Okuyucuyu şaşırtmak veya yeni hikayeler anlatabilmek için daha özgür alan yaratmak adına yapılan bu değişikliklerin ben biraz can sıkıcı olduğunu düşünüyorum. Bu sebeple grafik romanda bu tarz değişikliklere girmemelerine, Frank Herbert’ın romanına sadık kalmalarına sevindim.

Tabi bu durumda da grafik romanı okumanın gerekliliği tartışılabilir hale geliyor. Eğer Dune romanını okuduysanız, hikayeye hakimseniz ve yaşanacakları biliyorsanız bu grafik romanın size yeni bir şey katacağını, seriye dair yeni bilgiler vereceğini söylemek mümkün değil. Dolayısıyla bu noktada iş tamamen sizin tercihinize kalıyor. Bu konularda “Nasıl olsa ne anlattığını, neler olduğunu biliyorum. Bakmama gerek yok.” düşüncesinde olup okuduğu kitabın filmini izlemeye ya da izlediği şeyin kitabını okumaya gerek olmadığını düşünenler var. Eğer siz de bu düşüncedeyseniz, Dune grafik romanını okumak istemezsiniz çünkü okuduğunuz şeyin sadece çizime dökülmüş halini göreceksiniz. Fakat zaten bildiğiniz bir hikayenin bir de farklı bir alanda nasıl anlatıldığını görme fikri hoşunuza gidiyorsa bu grafik romana bir şans vermek isteyebilirsiniz.

Bununla birlikte grafik roman için kullandığım uyarlama kelimesi üzerinde biraz durmamda da fayda var. Çünkü Türkiye’de çok yaygın olarak gördüğümüz “klasik romanların çizgi roman uyarlamaları”, bu grafik romanı kafanızda farklı konumlandırmanıza sebep olabilir.

Bu bahsettiğim uyarlama çizgi romanların amacı pek çok kültleşmiş ve bugün klasik olarak görülen romanı okumayanlar, okuyamayanlar veya okuyup anlamayanlar için bir alternatif oluşturmaktır. Yani bu çizgi romanlar “Siz bu ciddi ve önemli romanı okumadıysanız ya da okuyup anlamadıysanız, bunu dert etmenize gerek yok. Çizgi romanını okuyarak bu önemli romanda anlatılanları öğrenebilirsiniz.” mesajı taşır.

Dune grafik romanında böyle bir amaç yok. Frank Herbert’ın yazdığı romanı biraz basitleştirelim de onu okumayanlar bunu okusun gibi bir niyet söz konusu değil. Fakat her ne kadar adaptasyon ekibinin böyle bir niyeti olmasa da, roman ile grafik roman arasındaki teknik farklılıklardan dolayı ben okurken grafik romanın orijinal romana göre daha basitleştirilmiş olduğunu hissettim.

Bunun sebeplerinden spesifik bir örneği aşağıdaki başlıkta spoilerlı bir şekilde vereceğim ama burada da demek istediğimi biraz açıklamam gerek. Romanı okurken yaşanan olaylar karşısında Frank Herbert’ın büyük bir ustalıkla bizde uyandırdığı hissiyatı, grafik romanda bulmak pek mümkün değil. Anlattığı hikaye, yaşanan olaylar, söylenen replikler birebir aynı olmasına rağmen bunları takip ederken bize hissettirdikleri açısından grafik roman ile roman arasında büyük bir farklılık söz konusu.

Dune Evrenine Bu Grafik Romanla Başlamak

Grafik romanı okumak istemeniz için bir diğer neden de bu seriyi daha önce okumamış olup bu grafik roman vasıtasıyla başlamak olabilir. Her ne kadar makul bir fikir gibi dursa da Dune evrenine bu grafik romanla başlamamanız için iki sebep var.

Yukarıdaki başlıkta dediğim gibi bu grafik roman en nihayetinde bir uyarlama olduğu için orijinal Dune romanına göre bazı “teknik” farklılıklar içeriyor. Bu farklılıklar da maalesef grafik romanın uyarlandığı romanla aynı hikayeyi anlatmasına rağmen aynı hissiyatı yaşatamamasına sebep oluyor. Burada demek istediğimi daha iyi açıklamak adına spoilerlı bir örnek vereceğim, kitabı okumayanlar aşağıdaki mavi renkli iki paragrafı es geçmek isteyebilir.

Romanda hatırlayacağınız üzere Harkonnenlerın Atreidesler arasına bir hain yerleştirdiklerinin anlaşılmasından sonra Leydi Jessica ile Thufir Hawat arasında yükselen bir gerilim vardı. İkisi de birbirinden şüpheleniyor ama bunu açığa da vurmak istemiyordu. Hikayenin bir noktasında ikisi karşı karşıya gelip yüzleşmişler ve birbirlerine olan şüphelerini açıkça dile getirmişlerdi. İşte bu süreç romanda hikaye ilerlerken arka planda detaylı bir şekilde işlenip yüzleşme anına kadar bu ikili arasındaki gittikçe artan gerginlik okuyucuya net bir şekilde hissettirilmişti. Fakat grafik romanda bu söz konusu değil.

Grafik romanda ikilinin birbirlerinden şüphelendiklerini görüyoruz fakat romandaki gibi hikaye ilerledikçe ikisi arasındaki gerginliği hissedemiyoruz. Leydi Jessica’nın Thufir’den, Thufir Hawat’ın da Leydi Jessica’dan şüphelendiğini ayrı ayrı görüyoruz fakat sonrasında aradan geçen zaman içerisinde bu konuyla alakalı herhangi bir şeye rastlamıyoruz. Bu gerginlik grafik romanda bir süreç olarak değil de Jessica’nın şüphelenmesi Thufir’in şüphelenmesi Yüzleşme olarak üç ayrı olay olarak ele alınınca ister istemez hikaye akışında bir kopukluk oluyor. Bu da romandaki etkinin grafik romanda karşımıza çıkmamasına yol açıyor.

Diğer sebep ise, grafik romanın devamının yayın tarihi. Dune grafik romanının ikinci kısmı Bahar 2022’de yayımlanacak. Türkçe yayımlanmasından bahsetmiyorum, Amerika’daki çıkış tarihinden bahsediyorum. Dune grafik romanının ilk kısmı Amerika’da 24 Kasım 2020’de çıkmıştı, yani nereden baksanız arada bir buçuk seneye yakın bir ara var. Hikaye hazırken, sadece adaptasyonu ve çizimleri yapılacakken neden arada bu kadar uzun süreli bir ara var ben de bilmiyorum ama şunu biliyorum ki, Dune evrenine girmek isteyen biri için grafik romanı alıp bu kadar beklemek çok mantıklı değil. Bahar 2022’de çıkacak ikinci kısmın ardından üçüncü kısım için de bu kadar bekleyeceksek hele, gerçekten akıl işi değil.

Yani eğer Dune romanını okumaya üşeniyorsanız ve grafik romanlarla seriyi takip etmek gibi bir planınız varsa, bu planınızdan vazgeçmek sizin için daha yerinde bir tercih olacaktır. Ama romanı almadan önce hikaye ne anlatıyor, hoşunuza gidecek mi diye fikir sahibi olmak için önce grafik romanı okuyup ona göre kitap serisine başlamak mantıklı olabilir.

Görsellik

Dune grafik romanının uyarlama olması üzerinde durduğum kısımda, grafik roman ile roman arasındaki teknik farklılıklardan dolayı grafik romanın Dune’u ister istemez basitleştirdiğine değinmiştim. Her sanat dalının birbirinden farklı olarak güçlü olduğu ve zayıf olduğu yanları var. Yazılı anlatım konusunda zayıf kalan grafik roman sanatının, anlattığı hikayeyi görselleştiriyor olması güçlü olduğu bir nokta.

Dune grafik romanının bu avantajını iyi kullanamadığını düşünüyorum. Bir eseri başka bir alana uyarlayacağınız zaman, uyarladığınız alanın güçlü yönlerini sonuna kadar kullanmanız lazım. Çünkü zaten orijinalinde güçlü olduğu bazı konularda, farklı bir alana geçtiğiniz için ister istemez güçsüz kalacaksınız.

Bu grafik romandaki sorun da bu. Çizimleri herhangi bir başka hikaye söz konusu olsaydı beğenilebilirdi ama sizin hikayeniz tüm zamanların en beğenilen bilim kurgu serilerinden biri olunca, ortalama üstü çizimler yapmak yetmiyor. Karakter çizimlerinin dışında hikayenin geçtiği dünyaları bizlere iyice göstermeniz, atmosferi hissetmemizi sağlamanız lazım.

Yazı boyunca verdiğim örneği tekrar vereyim: Evet, Frank Herbert’ın romanında yaptığı gibi ustaca betimlemeler yaparak çöl gezegenini anlatamaz, karakterlerin duygularını bizlere yansıtamazsınız. Ama bunları epik çizimlerle bizlere göstererek okuyucuyu etkileyebilir ve hikayenin atmosferine sokabilirsiniz. Dune, bir bilim kurgu eseri ve her bilim kurgu hikayesinde olduğu gibi tanıştığımız yeni dünyaları görmek oldukça önemli. Çöl gezegenini bol bol güzel çizimlerle bizlere göstererek okuyucu etkilenebilirdi.

İnternette gördüğüm kadarıyla grafik romanı okuyan çoğu kişi de, hikayenin aslına uygun olarak uyarlanmasını beğenirken çizimlerini eleştirmiş. Raul Allen’ın çizimlerine doğrudan kötü demek doğru olmaz, fakat dediğim gibi konu Dune grafik romanı olunca insanların beklentileri artıyor ve çok daha epik, çok daha etkileyici kareler görmek istiyorlar. Dune grafik romanının görselliğindeki sorun da bu beklentileri karşılayamıyor oluşu. Frank Herbert’ın romanlarında bizde uyandırdığı hissiyatı bu grafik romanda bulamamamızın sebebi de bence grafik romanın görselliğindeki bu yetersizlik.

Ama tabi koca kitapta güzel çizimler de yok değil. Kum solucanı buna bir örnek.

Özetle…

Dune bana kalırsa yazıda detaylıca açıkladığım üzere kimlerin keyif alıp kimlerin almayacağı çok belli olan bir grafik roman. Dune için çok iyi, kaliteli, eksiksiz bir grafik roman diyemem -ki yazı boyunca da çokça eleştirdim zaten. Ama yine de eğer Dune kitaplarını okuduysanız, evrene hakimseniz ve zaten bildiğiniz bir hikaye başka bir sanat alanına uyarlandığında tekrar okumaktan zevk alıyorsanız, bu grafik romana şans verebilirsiniz.

Ama zaten bildiğiniz bir hikayeyi tekrar okumak size gereksiz ve saçma geliyorsa, Dune grafik romanının size katacağı yeni bir şey olmadığından bu eserden keyif alacağınızı pek düşünmüyorum. Dune evrenine giriş yapmak için bu grafik romanı okumak istiyorsanız da, direkt olarak Frank Herbert’ın roman serisine başlamanız bence daha doğru bir tercih olacaktır.